Eskişehir 2. Kitap Fuarı Sona Erdi!
Türkiye Yayıncılar Birliği’nin, TÜYAP Tüm Fuarcılık Yapım A.Ş. işbirliğiyle düzenlediği Eskişehir 2. Kitap Fuarı 10-15 Aralık 2019 tarihleri arasında Eskişehir Ticaret Odası – TÜYAP Fuar Merkezi‘nde gerçekleşti. Eskişehir 2. Kitap Fuarı, 87.124 kitapseverin ziyaretiyle sona erdi.
Bu yıl 155 yayınevi ve sivil toplum kuruluşunun katılımıyla gerçekleşen Eskişehir Kitap Fuarı panel, söyleşi, atölye çalışmaları ve çocuk etkinliklerinden oluşan 50 kültür etkinliğine ev sahipliği yaptı. Altı gün boyunca düzenlenen imza günleri ve etkinliklerde yüzlerce yazar okurlarıyla buluştu.
Fuarın açılışında konuşma yapan Kenan Kocatürk Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) 15 yaşa uyguladığı ve 3 yılda bir yapılan PISA testinin, geçtiğimiz günlerde açıklanan 2018 yılı sonuçlarını değerlendirdi. PISA 2018’in odak alanının okuma olduğunu aktaran Kocatürk, okuma puanlarına göre sıralandığında Türkiye’nin, 78 ülke ve ekonomi arasında 40. sırada yer aldığını vurguladı. Türkiye’nin, bir önceki teste göre sıralamalarda yükselmiş olduğunu, buna rağmen 2018’de her alanda OECD ortalamalarının altında kalındığını belirtti.
10 Aralık 2019
Kenan KOCATÜRK- Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı
Eskişehir 2. Kitap Fuarı Açılış Konuşması
Değerli misafirler,
Eskişehir 2. Kitap Fuarı’nın, yılın son kitap fuarının açılış törenine hoş geldiniz.
Geçtiğimiz yıl ve bu yıl sektörümüz açısından zor bir dönem oldu. Yaşadığımız zorluklar bize yayıncılık sektörünün bir kamu hizmeti olarak görülmesi ve kültür yaşamının zenginleştirilmesi amacıyla desteklenmesi gerektiğini bir kez daha hatırlattı.
Ülkemizde 400 bine yaklaşan kitap çeşidi bulunmakta. 2017 yılında ISBN (yeni başlık) sayısı 60.335 adet iken, 2018 yılına geldiğimizde bu sayı 67.135’i buldu. Bandrol (üretim) verilerine göre, geçtiğimiz yılın 11 aylık toplam bandrol adedi 387.926.675 idi, 2019 Kasım sonu itibarıyla bu rakam 392.024.297 oldu. Geçen yılın 11 aylık toplamına göre %1,06 oranında artış var.
Okuma kültürü
Ülkemizin de kurucularından olduğu Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) 15 yaşa uyguladığı ve 3 yılda bir yapılan PISA testinin 2018 yılı sonuçları geçtiğimiz günlerde açıklandı.
PISA testine 79 ülke ve ekonomiden 600.000 öğrenci katıldı. Bu öğrenciler bu 79 ülke ve ekonomideki 32 milyon 15 yaş öğrenciyi temsil ediyorlar. PISA testinde okuma, matematik ve fen bilimleri alanları yer alıyor ancak 2018 PISA testinin odak alanı okuma oldu. Okuma puanlarına göre sıralandığında Türkiye, 78 ülke ve ekonomi arasında 40. sırada yer aldı. 2015’te okuma alanında 70 ülke ve ekonomi arasında 50. sıradaydı. 2015’e göre puanlarımızda artış var ama yine de 2018’de her alanda OECD ortalamalarının altındayız. PISA 2015 araştırmasında matematik okuryazarlığında 50. sırada yer alan Türkiye, PISA 2018 araştırmasında 42. sıraya yükselirken PISA 2015 araştırmasında fen okuryazarlığında 54. sırada yer alan Türkiye, PISA 2018 araştırmasında 39. sıraya yükselmiştir. Türkiye, 2003 ve 2018 yılları arasında, okula kaydolan 15 yaşındaki çocuk oranını %36’dan %73’e çıkarmış, yani ikiye katlamıştır. Ülkemizin sıralaması değerlendirilirken PISA testine 2015’te katılıp 2018’de katılmayan 4 ülke ve 2015’te katılmayıp 2018’de katılan 11 ülke olduğu da dikkate alınmalıdır.
Bugün artık okumak, bir metnin içinden bilgiyi çekip çıkarma anlamına gelmiyor. Okumak artık bilgi inşa etmek, kritik düşünmek ve sağlam temelli muhakeme yapmak demek. Bildiğinizle ne yaptığınız, ne yapabildiğiniz, ne yapacağınız ve ne yapmaya çalıştığınız önemli.
PISA 2018 sonuçlarına göre, OECD ülkelerinde ancak 10 öğrenciden 1’inden daha azı, olgusal gerçek ve kanaat arasında ayrım yapabildi. Sadece Çin’in 4 bölgesi ile Kanada, Estonya, Finlandiya, Singapur ve ABD’de ise 7 öğrenciden 1’inden daha fazlası bu seviyede okuma yeterliği gösterdi. PISA 2018, bugüne kadar yapılan yedinci PISA testi. Bu nedenle bu sonucun endişe verici bir trend olduğu ifade ediliyor.
Bugün öğrencilerin, online anlık bilgi akışlarında yollarını bulmak ve gerçekle kurgu arasında, doğruyla yanlış arasında ayırım yapabilmek için güçlü temel becerilere ihtiyaçları var. Sahte haberlerle dolu bu çağda, bu temel beceriler kritik önem taşıyor.
Bugünün dijital hayatıyla başa çıkmak için karmaşık metinlerde yol alabilmek ve pek çok kaynaktan bilgiyi entegre etmek için gerekli beceriler; işgücü piyasasına katılmak, ileri eğitim almak ve sosyal ve sivil hayatla angaje olmak için kilit noktalar.
PISA 2018 sonuçlarına göre, ülkelerin eğitimde daha iyi olmak için daha fazla kaynak harcamalarından ziyade, kaynakları neye harcadıkları ve verimli harcamaları önem taşıyor. Kaynak harcamak bir noktaya kadar önemli ama o noktaya gelindikten sonra önemli olan kaynakların verimli harcanması.
PISA 2018 sonuçları gösteriyor ki, eğitimde başarıda sosyal ve ekonomik imkanların etkisi ülkeler arasında çok fazla değişiyor. Gelir dağılımının alt kısımlarında yer alan insanların yukarı doğru hareket edebilmeleri çok zor, bu nedenle de pek çok potansiyel yetenekli insan gelişemiyor. Diğer uçta ise, kaliteli eğitime ve ekonomik kaynaklara erişim, ayrıcalıklı az sayıda insan için kalıcı yükselmeye dönüşebiliyor. Fırsatların bu şekilde tek bir grupta toplanması/tekelleşmesi toplum için de ekonomi için de kötü.
PISA 2018’de temsil edilen 10 milyonun üzerinde öğrenci, normalde 10 yaşında erişilmiş olunan seviyede beceri gerektiren, en temel okuma görevlerini tamamlayamadı.
Tüm gelişmiş ülkelerde çocukların kendi dilinde okuduğunu anlamasının en önemli yolu, okuma kültürü… Önce ailelerden başlayan okuma alışkanlığı daha sonra okullarda öğretmenlerin çocukları kitapla, kütüphaneyle yakınlaştırıp kitap okumalarını teşvik etmesiyle devam ediyor.
Milli Eğitim Bakanlığı bu sene Akademik Becerilerin İzlenmesi ve Değerlendirilmesi (ABİDE) Projesi kapsamında 100 binin üzerinde 4. ve 8. sınıf öğrencisi arasında bir araştırma yaptı. Bu araştırmanın çarpıcı sonuçları arasında şunlar var: Annenin eğitim düzeyi arttıkça çocuğun başarı oranı da artıyor. Ayrıca, ders kitapları dışında evdeki kitap sayısı ne kadar fazlaysa çocuğun sınavlardaki başarısı da o kadar yüksek oluyor. Bu sonuçlar bize, kitap okumanın, okuma kültürü kazanmanın okuduğunu anlamaya etkisini gösteriyor.
Milli Eğitim Bakanlığının açıkladığı 2023 Eğitim Vizyon Belgesinde ne yazık ki okuma kültürü, kitap, kitaplık ve okul kütüphaneleriyle ilgili bir içerik göremedik. Vizyon belgesinde olmasa dahi bu konuya eğilmemiz gereklidir.
2016 yılı TÜİK verilerine göre Türkiye genelinde 1137 adet halk kütüphanesi var. Geçtiğimiz yıllarda 12 milyon TL civarında bir ödenek ayrıldı. Bu rakam, Almanya’nın bir kasabasındaki kütüphaneye ayrılan kitap alım bütçesine eşit. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın hem halk kütüphaneleri sayısını hem de kitap satın alma bütçelerini artırmasını talep ediyoruz. Ülke olarak 180’den fazla sayıya ulaşan üniversite kütüphanelerinin hem nitelik hem nicelik olarak zenginleşmesini de mutlaka gerçekleştirmeliyiz.
Çağrımızı yineliyoruz: İlgili kamu kurumları, sivil toplum kuruluşları, ülkemizin büyük şirketleri, yazar ve yayıncılarının elbirliğiyle bir okuma kültürünü geliştirme seferberliği başlatalım. Biz yayıncılar olarak bu büyük seferberlikte üzerimize düşen her şeyi yapmaya hazırız. Ancak sosyal devlet olmanın bir gereği de başta çocuklarımız olmak üzere toplumumuzun okuma kültürüne destek olmaktır.
OKUYAY – Okuma Kültürünü Yaygınlaştırma Platformu
Biz de Türkiye Yayıncılar Birliği olarak okuma kültürü konusunda çalışmaya kararlıyız ve çalışmalarımız yoğun bir şekilde devam ediyor. Sivil Toplum Sektörünün Ortaklıklar ve Ağlar Hibe Programı kapsamında hibe desteği verdiği 10 STK’den biri de Türkiye Yayıncılar Birliği oldu. Aldığımız bu hibe ile kurulan OKUYAY Platformu, Türkiye’de okuma kültürünü desteklemeye çalışan sivil toplum kuruluşlarının, aktivistlerin, gönüllülerin gelişmelerine hizmet edecek ve gerek Türkiye gerek Avrupa’daki iyi örnekleri Türkiye geneline yaymayı hedefliyor. Bunu yaparken de Türkiye ve Avrupa’da yerleşik çok önemli kurumlarla ortaklık yapıyor; Türk Kütüphanecileri Derneği (TKD), Anne Çocuk Eğitim Vakfı (AÇEV), Kadıköy Belediyesi ve Kingston Üniversitesi (Birleşik Krallık).
OKUYAY Platformu toplumun her kesimini hedeflemesi bakımından da çok önemli. Proje ekibimiz Türkiye’nin 4 bölgesinde çocukları, ebeveynleri, öğretmenleri, kamu kuruluşlarını, kütüphaneleri ve sivil toplumu bir araya getirerek okuma kültürünü yaygınlaştırmak adına yayıncılık paydaşlarıyla pilot uygulamalar yapacak, hazırlanacak okuma kültürünü geliştirme kiti ile Türkiye genelinde kullanılacak bir kaynağı toplumun hizmetine sunacaktır.
En son 2011 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü’nün yaptırdığı Okuma Kültürü Haritası’nı OKUYAY kapsamında yeniledik. KONDA Araştırma ve Danışmanlık’la yürüttüğümüz Türkiye Okuma Kültürü Araştırması’nın bazı önemli sonuçlarını, 38. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’nda açıkladık. Gelecek hafta 17 Aralık 2019 Salı günü İstanbul’da bir tanıtım ve basın lansmanıyla raporun detaylı içeriğini kamuoyuyla paylaşacağız.
Kültürel çeşitlilik
Yayıncılık ülkemizin taraf olduğu Kültürel İfadelerin Çeşitliliğinin Korunması ve Geliştirilmesi Sözleşmesi’nin uygulamasında ana taşıyıcı sektördür. Bu sözleşmenin hayata geçirilmesi için yayınlama özgürlüğü vazgeçilmez önkoşuldur.
Kitap fuarları, kültürel çeşitliliğin ve yayınlama özgürlüğünün korunması ve yaşatılması anlamında önemli alanlardır. Bölgenin kültürel yaşamına önemli katkılar sağlayan, 120 yayınevi ve sivil toplum kuruluşunun katılımıyla hazırlanan; panel, söyleşi, atölye çalışmaları ve çocuk etkinliklerinden oluşan 50 kültür etkinliğine ev sahipliği yapacak Eskişehir 2. Kitap Fuarı’nda da bu çeşitliliği ve çoksesliliği gözetiyoruz. Fuar altı gün sürecek, düzenlenen imza günleri ve etkinliklerde yüzlerce yazar okurlarıyla buluşacak.
Buradan tüm okurlarımıza “Kitap şenliğimize hoşgeldiniz” diyorum ve herkesi Eskişehir 2. Kitap Fuarı’nda kitaplarla buluşmaya davet ediyorum.
Fuarımızın ve şenliğimizin tüm meslektaşlarımıza, yazarlarımıza, çizerlerimize, çevirmenlerimize, yayın dünyasının çalışanlarına ve okurlarımıza hayırlı olmasını diliyorum.
Kenan Kocatürk’ün konuşmasının pdf’si için tıklayınız.