Elazığ İl Halk Kütüphanesi’nde Uygulanan Sansür Hakkında
13.06.2012
Elazığ İl Halk Kütüphanesi, Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi’nin çıkardığı Mimesis Tiyatro Çeviri Araştırma dergisinin 19’uncu sayısını içinde “müstehcen resim ve çizgiler bulunduğu, bu tür yayınların okuyucuların ve çocuklarının ahlaki değerlerini bozduğu” gerekçesiyle iade etmiştir. Kütüphane müdürü, yazısında, derginin yalnızca bu kütüphaneye değil, ilçe halk kütüphanelerine de ücretli veya ücretsiz olarak gönderilmemesini talep etmiştir.
Söz konusu dergi, Kültür Bakanlığı’nın kendine bağlı il, ilçe halk kütüphanelerinde okurlara sunulmak üzere abone olduğu bir akademik yayındır. Bir il halk kütüphanesi müdürünün kendisini yargı yerine koyarak, herhangi bir eseri / abonesi olunan bir yayını “müstehcen” ilan etme ve halkın erişimine kapatma gibi bir görevi ve yetkisi olamaz.
Müstehcen olduğu iddia edilen görsellerin bulunduğu metin, akademik-bilimsel bir makalenin çevirisidir. “Müstehcenlik” saptaması derginin ve makalenin içeriğine bakılmaksızın, yalnızca ilişiğindeki görsellere dayanılarak verilmiştir. Bu görseller M.Ö. 5. yüzyıla ait, Antik Yunan hayatıyla ilgili vazo ve kadehlerdeki tasvirlerdir.
Müstehcenlik suçunu düzenleyen ve kamuoyunda şiddetle eleştirilen Türk Ceza Kanunu’nun 226. maddesi bile bilimsel eserlerle, sanatsal ve edebi değeri olan eserler için müstehcenliği kabul etmez, ceza öngörmez. Kaldı ki “müstehcenlik” kavramının yasada tanımı yapılmış değildir. Eserlerin neye göre “müstehcen” sayıldığının ve bu nitelikleriyle neden suç teşkil ettiklerinin hukuki açıklaması yoktur. Böyle sıfatlandırılan eserlerle ilgili yasaklayıcı kararların demokratik toplum açısından hangi ihtiyacı karşıladığı belirsizdir. Bu haliyle “müstehcenlik” suçuyla ilgili TCK’nin 226. maddesi, “hukukun üstünlüğü” prensibinin dayandığı “açıklık” ve “öngörülebilirlik” ilkelerine aykırı bir düzenlemedir.
Edebi ve bilimsel yayınlara yönelik “müstehcenlik” iddiasına dayanan soruşturmalar, davalar, toplatma kararları gibi yasaklayıcı uygulamalar nedeniyle yayıncıların ve okurların yaşadığı mağduriyet artarak sürmektedir.
Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu’nun, “müstehcenlik” suçlamasını dayanak alarak, yalnızca çocuk kitaplarıyla değil tüm yayınlarla ilgili rapor tutma uygulaması sürmektedir. Kurulun raporlarına dayanarak yerli eser yaratımı oto-sansüre tabi tutuklamakla kalmamış; dünya edebiyat literatürüne geçmiş, kült yabancı yazarların ünlü eserlerinin dahi “edebi” niteliği sorgulanır hale gelmiştir.
Türkiye Yayıncılar Birliği olarak, Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğünden, yetkisini aşarak bilimsel bir yayını sansürleme girişiminde bulunan kütüphane müdürü ile ilgili işlem yapılmasını, bu tür sorumsuz davranışların tekrarını engelleyici çalışmaları bekliyoruz. Yayıncı, yazar ve çevirmenlerimizi eser seçimlerinde oto-sansüre sürükleyen; seçimlerinde “muhafazakar sanat” anlayışını benimsemeyen yayıncılarımızı yıllar süren dava süreçleriyle yıpratarak yayınlama özgürlüğüne darbe vuran, tanımı dahi muğlak olan “müstehcenlik” temelli sansürleyici uygulamaların bir an önce sona erdirilmesi, bu tür uygulamalara yol veren TCK’nin ilgili maddelerinin acilen değiştirilmesi için Kültür ve Turizm Bakanlığını çaba göstermeye davet ediyoruz.
Türkiye Yayıncılar Birliği