2012 Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülü sahiplerini buldu
06.06.2012
Türkiye Yayıncılar Birliği Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülü dün (5 Haziran 2012) Taxim Hill Hotel’de gerçekleştirilen törenle sahiplerini buldu. gazeteci-yazar İsmail Saymaz, yayıncı Semih Sökmen ve kitapçı Onnik (Orhan) Şenorkyan’a verildi. Türkiye Yayıncılar Birliği her yıl düşünce ve ifade özgürlüğü için mücadele eden, yazıları ve kitapları nedeniyle yargılanan, hüküm giyen bir yazar ve yayıncılara bu mücadelelerine destek vermek ve kamuoyuna duyurmak, zorlu ekonomik ve siyasi şartlar altında mesleklerini inatla sürdüren kitapçılara da desteğini belirtmek üzere Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülü veriyor.
Bu yıl bu ödül “Postmodern Cihad” isimli kitabı nedeniyle hakkında üç dava açılan gazeteci yazar İsmail Saymaz’a, hakkında “dini değerleri aşağılama” suçlamasıyla açılan davada ajandayı hazırlayan yayın yönetmeni, editörler grafiker ve düzeltmenin yargılandığı “inanmama özgürlüğü” konulu “İllallah” ajandasını yayınlayan Metis Yayınevi adına yayın yönetmeni Semih Sökmen’e ve 62 yıldır Cağaloğlu’nda İnkılap Kitabevi’nde mesleğini aralıksız sürdüren kitapçı Onnik (Orhan) Şenorkyan’a verildi. Törene çok sayıda yazar, yayıncı ve gazetecinin yanı sıra Türkiye Yayıncılar Birliği üyesi ve Yayınlama Özgürlüğü Komitesi Başkanı, yayıncı Ragıp Zarakolu da katıldı.
Törenin açılış konuşmasını yapan Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Metin Celal, bu yıl düşünce ve ifade özgürlüğü alanında iç yakıcı gelişmeler yaşandığını; yazarlara, yayıncılara, gazetecilere ve aydınlara yönelik tutuklamalar, yayınlama özgürlüğüne yönelik yasaklamalar ve sansür niteliğindeki uygulamaların görülmemiş boyutlara ulaştığını belirtti. Kitapların hala suç delili sayıldığını, daha önce görülmemiş biçimde yayınlanmamış kitap ve çeviri taslaklarının örgüt dokümanı olarak sunulduğunu, kitap listelerinin bile suç sayıldığını söyleyen Celal, Terörle Mücadele Yasası’nın 6 ve 7. maddeleri ile Türk Ceza Kanunu’nun çok sayıda maddesinin düşünce ve ifade özgürlüğü önünde ciddi engeller oluşturduğuna dikkat çekti.
Celal, “Düşünce ve ifade özgürlüğünün engellenmesi sadece yasal yollardan değil toplumun her kesiminde yaygın olarak uygulanan bir alışkanlık haline getirilmeye çalışılmaktadır. Metroda duvara asılan kitap afişini yasaklayan müdürden, üniversite bahçesindeki kitap standını kaldırtan rektörden, inançlarına aykırı bulduğu karikatürü yayınlayan dergiyi kundaklayan okura, beğenmediği kitabı satan kitapçıyı basıp tehdit eden partiliye kadar geniş bir yelpaze vardır. Muhalif hatta yandaş gazetecilerin, köşe yazarlarının hükümetin politikalarını eleştiren yazı ve haberlerinden dolayı işlerinden çıkartılmaları, hedef gösterilmeleri gündelik bir olay halini almıştır. Gerçek demokrasinin karşıt fikirlerin serbestçe ifade edildiği, insanların beğenmeseler dahi bu görüşleri hoşgörü ile karşıladıkları bir rejim olduğuna inanıyoruz. Hükümeti, hakimleri, savcıları ve emniyet kuvvetlerini bir kez daha uluslararası anlaşmaların, Anayasa’nın düşünce özgürlüğüne ilişkin getirdiği hükümlere uymaya; tüm siyasi partilerimizi ve TBMM’yi TCK, TMY, Basın Kanunu ve ilgili diğer yasalarda ifade özgürlüğünün önünü tıkayan tüm maddelerin acilen değiştirilmesi için göreve çağırıyoruz” dedi.
Türkiye Yayıncılar Birliği Genel Sekreteri Kenan Kocatürk’ün Yayınlama Özgürlüğü Raporu 2012’den bölümler okumasının ardından Türkiye Yayıncılar Birliği Yayınlama Özgürlüğü Komitesi Başkanı Ragıp Zarakolu kısa bir konuşma yaptı.
“Sayın Metin Celal’in şahsında, 1995’ten bu yana, bizimle dayanışma içinde bulunan; Yayınlama Özgürlüğü Raporları yayınlayan; düşünce özgürlüğünün sınırlarının genişlemesi için diğer Yazar ve Basın Kurumları ile işbirliği içinde bulunan; Düşünce Özgürlüğü Ödüllerini tesis eden ve ülkemizdeki en saygın meslek kurumlarından biri olan Türkiye Yayıncılar Birliğine teşekkür ederim. Bizi zor günde yalnız bırakmayan diğer kurumlara ve kişilere de teşekkür etmek isterim. Desteğinizden dolayı sizlere müteşekkirim.” diyerek sözlerine başlayan Zarakolu, “Sansür ve Sorumluluk” üzerine yaptığı konuşmasını “Yayıncılar olarak elbette Kürt sorunu, militarizm, resmi tarih, devlet terörü, polisin büyüyen rolü ve kontrol gücü, yasal sistemin yaşadığı kriz, üstüne kitap yayınlamaya devam edeceğiz. Ama sansürün sınırlarını gerilere itmek gibi bir misyona sahip olduğumuzu asla unutmamalıyız. Bu sansür ister devlet tarafından dayatılsın, ister oto sansür olsun, isterse kültürel sansür olsun… Sansür ile mücadele etme hakkımız var. Ama bu aynı zamanda, yayıncı olarak üstümüze düşen bir sorumluluk…” diye konuştu.
Konuşmalar bitiminde ödül törenine geçildi. Kitapçı Onnik Şenorkyan, konuşmasında Babıali anılarını anlattı. Şenorkyan meslek hayatı boyunca Reşat Nuri Gültekin, Abdülbaki Gölpınarlı, Yaşar Kemal, Cevdet Kudret, Faruk Nafiz Çamlıbel, Necati Cumalı gibi çok sayıda yazarı tanıdığını, ömrünü dolu dolu geçirdiğini dile getirdi.
Yayıncı Semih Sökmen konuşmasında, kendisinin yanı sıra editörler Müge Sökmen, Özge Çelik, Tuncay Birkan, Özde Duygu Gürkan, grafiker Emine Bora ve düzeltmen Eylem Can’ın yargılandığı ajanda davasıyla ilgili “‘İllallah’ ajandası kolektif bir çalışmaydı. Kimsenin hakkını yememek için ajandanın künyesine herkesin ismini yazmıştık. Dolayısıyla emeği geçmiş herkes, sekiz kişi duruşmalara gidiyoruz” diye konuştu. Metis Yayınevi’nin 30. yılını doldurduğu için ödülü ayrıca anlamlı bulduğunu söyleyen Sökmen ilk kitaplarını yayınladıkları 1982 yılından bu yana Nadira Mater’in Mehmedin Kitabı, Filiz Bingölçe’nin Kadın Argosu Sözlüğü, Elif Şafak’ın Baba ve Piç’i olmak üzere pek çok türde eserle ilgili davalarla karşı karşıya kaldıklarını anlattı. Sökmen, “Bu davaların içeriği bize akıl dışı gözükebilir ama bu bir iktidar stratejisidir; kontrol edebilmek, yönetebilmek için gerekli bir şeydir ve sürecektir. Ama bizim mücadelemiz de sürecek. Sürekli düşünce ve ifade özgürlüğü alanını genişletecek yayın ve kitap yapmamız gerekli. İnsani çelişki ve çatışmalardan azade bir şekilde, bu tür konularda hep birlikte davranmamız gerektiğini vurgulamak istiyorum” diye konuştu.
Gazeteci-yazar İsmail Saymaz konuşmasında, “2011 yılı biz gazeteciler için başarısız bir yıldı. En yakın arkadaşlarımız, haber kaynaklarımız dahi olağan şüpheliler hanesine eklendiler. Ben bu süreçte gazetecinin yalnızlığını ve çaresizliğini gördüm. Haber yaptığınız kaynağınız, selamlaştığınız arkadaşınız tutuklanıyor, siz de tutuklanmamak için absürd önlemler almaya çalışıyorsunuz. Her iddianameden sonra sosyal ilişkilerinizi yeniden düzenlemeye başlıyorsunuz. 2 Temmuz’da ve 10 Eylül’de KCK davası kapsamında yargılanan düşünürler ve gazetecileri yalnız bırakmayalım” diye konuştu. Saymaz, ödülünü KCK soruşturması kapsamında tutuklu bulunan gazeteci Zeynep Kuray’a ithaf etti.
06.06.2012